Yapılan araştırmalar bilgili, özenli ve aşı konusunu önemseyen bir çocuk doktoruyla bire bir iletişimin aşı tereddüdü ile mücadelede açık arayla en önemli etmen olduğuna işaret ediyor. Ebeveynlerin aşılarla ilgili karar sürecini etkilemek için kritik önem taşıyan hususlardan biri de ebeveynlerle karşılıklı güvene dayanan bir ilişki kurulması.
Aşı tereddüdünü gidermeye yönelik girişimlerin etkinliği konusundaki araştırma sonuçları muhtelif. Bunun bir sebebi farklı durumlardaki, farklı kültürlerdeki ya da ülkelerdeki ve farklı aşılara ilişkin girişimlerin kendilerine özgü olması. Örneğin, grip aşısı uygulanma oranını iyileştirmeye yönelik bir girişim belirli bir ülkede, toplulukta ve hatta zaman diliminde (örn. bir grip pandemiğinin ortaya çıktığı dönem) başarılı olurken bir başkasında işe yaramayabilir. WHO’nun 2014 raporunda her ülkenin aşıya güveni sağlama ve sürdürme konusunda kendi yöntemlerini bulması gerektiği vurgulanıyor. Aşı programlarına duyulan güvenin korunmasına yönelik etkin stratejiler geliştirmenin yolu farklı popülasyonlarda farklı aşılarla ilgili kararları etkileyen sosyal ve psikolojik etmenlerin anlaşılmasından geçiyor. Yine de literatürde genel olarak uygulanabilir olarak kabul edilen birtakım stratejik hususlar da bulunuyor.
Bu konudaki en önemli nokta, aşı tereddüdünün sadece bilgi eksikliğinden kaynaklandığını varsayan klasik yaklaşımın ve bu yaklaşımla oluşturulan klasik bilgilendirme yöntemlerinin yetersizliği. Dolayısıyla aşı tereddüdü yaşayan bireylere ve ebeveynlere yönelik etkili alternatif iletişim stratejileri geliştirilmesi önem taşıyor. 2014’te yayımlanan bir araştırmada, Brendan Nyhan ve ekibi, ABD’de rastgele örnekleme yoluyla ulusal düzeyde temsil edici bir ebeveyn grubu oluşturup bu grubu rastgele 5 alt gruba böldü. İnternet araçları kullanılarak yapılan deneyde gruplardan birine KKK aşısının otizme neden olduğu iddiasına ilişkin delil yetersizliğini açıklayan metinsel bilgiler, birine KKK aşısıyla önlenebilen hastalıkların tehlikeleri konusunda metinsel bilgiler verildi; birine KKK aşısıyla önlenebilen hastalıklara yakalanan çocukların fotoğrafları gösterildi; birine kızamıktan ölmek üzere olan hasta bir çocuğun durumunu anlatan dramatik bir konuşma dinletildi, bir gruba ise hiçbir müdahale yapılmadı. Müdahalelerin hiçbiri ebeveynlerin gelecekte çocuklarını aşılatmayla ilgili niyetlerinde olumlu yönde değişim sağlayamadı. Araştırmacılar mevcut geleneksel halk sağlığı iletişimi yöntemlerinin yetersiz olduğu, dahası yanlış algılamaları artırıp aşılanmaya yönelik niyeti azaltabileceği sonucuna vardı. Araştırmanın internet üzerinden yapılması, dolayısıyla bir hastayla doktor arasındaki birebir iletişimin etkilerinin incelenmemiş olması bir kısıt olarak değerlendirilse de sonuçlar aşılarla ilgili geleneksel iletişim yöntemlerinin yetersiz olabileceği konusunda ipucu veriyor.
Bir ebeveynin çocuğunu aşılatma konusunda tereddüt yaşaması ya da aşılatmak istememesi durumunda çocuk doktorunun yapması gereken ilk ve en önemli şey ebeveynin kaygılarını dikkatle ve saygıyla dinlemek. Doktor, ebeveynin karar ölçütlerinin bir doktorunkiyle aynı olmayabileceğini ve ebeveynin kanıtları bir doktora göre çok farklı şekilde değerlendirebileceğini bilerek yüksek düzeyde empatik bir yaklaşım sergilemeli.
Aşılar çok güvenlidir ancak risksiz de değillerdir, ayrıca %100 etkili de değillerdir. Bu durum pek çok ebeveyn için bir ikilem oluşturuyor ve bunun küçümsenmemesi gerekiyor. Çocuk doktorunun söz konusu aşının riskleri ve faydaları konusunda bilinenleri ve bilinmeyenleri ebeveynle dürüst bir şekilde paylaşması, ebeveynin aşılanma konusundaki kaygılarını anlamaya ve her türlü yanlış algılamayı ve yanlış bilgiyi düzeltmeye çalışması gerekiyor.
Çocuk doktorlarının ayrıca ebeveynlere, herhangi bir aşının risklerini tek başına değil aşılanmamanın getireceği risklerle de birlikte anlatması gerekiyor. Örneğin, kızamık aşısına bağlı ensefalopati gelişme riski 1 milyonda 1 iken kızamık hastalığına bağlı ensefalopati gelişme riski bundan 1000 kat fazla. Pek çok ebeveynin kaygıları belirli bir ya da iki aşıya karşı oluyor. Bu durumda izlenebilecek faydalı bir strateji ebeveynle her bir aşıyı ayrı ayrı konuşmak.
Aşıların başarısına ilişkin hikâyeler anlatmanın pek çok durumda bilimsel veriler sunmaktan daha etkili olduğu biliniyor. Doktorların kendilerini, çocuklarını ve torunlarını da aşılattıklarını söylemeleri ebeveynlerin aşının güvenilirliğine inançları konusunda ikna edici olabiliyor.
Aşı tereddüdü yaşayan bireylere ve ebeveynlere yaklaşımda en çok önem taşıdığı düşünülen hususlardan biri de kullanılan stratejiyi ilgili toplumun, grubun ve hatta kişinin özel ihtiyaçlarına uygun hâle getirmek.
Aşı tereddüdü ile mücadele sürecinin en önemli kısıtlarından biri ebeveynlerin doktorlar tarafından doğrudan bilgilendirilme sürecinin fazladan zaman alması. Bu özellikle de nüfus yoğunluğunun yüksek olduğu ve sağlık personeli başına düşen kişi sayısının fazla olduğu ülkeler için önemli bir sorun. Bu ülkelerde doktorlar ebeveynlerin aşı tereddüdünü gidermeye yönelik görüşmeler yapmak isteseler bile hasta yoğunluğundan dolayı buna yeterince vakit ayıramayabiliyorlar. Dolayısıyla doktorun ebeveynlerle bire bir görüşmesi aşı tereddüdünü azaltmaya yönelik en etkin mecralardan biri olarak kabul edilse de bu ülkelerde alternatif stratejiler geliştirilmesi gerekiyor.
Aşı tereddüdüne yönelik iletişim stratejileriyle ilgili daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulsa da bu iletişim sırasında ebeveynlerin aşıların güvenilir ve etkili olduğu, çocuk ve aile aşılanmadığı takdirde ciddi hastalıkların oluşabileceği mesajını net bir biçimde alması gerektiği vurgulanıyor. Yandaki tabloda aşı tereddüdü yaşayan ebeveynlerle ya da bireylerle yapılan görüşmelerde vurgulanması ya da göz önüne alınması faydalı olabilecek bazı hususların bir özeti bulunuyor.
Aslında aşı tereddüdüyle mücadelede kullanılan bilgi içeriği nasıl kanıta dayalı bilgilerden oluşuyorsa iletişimde uygulanan yöntemlerin de yine etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmış yöntemler olması gerekiyor. Bu bakımdan aşı tereddüdünü gidermeye yönelik stratejiler geliştirme çalışmaları gitgide iletişim biliminin ilkelerinden yararlanılan ve iletişim bilimcilerin de dâhil edildiği disiplinlerarası bir araştırma alanı hâline geliyor. Aşı tereddüdünü gidermeye yönelik hâlihazırdaki girişimlerin etkinliğine ilişkin ölçümler bu araştırmaların önemli bir başlangıç noktasını oluşturuyor. Ne var ki uygulanmakta olan yöntemlerin ne kadar etkili olduğuna ilişkin şu anda çok az veri bulunuyor. Dolayısıyla bu alanda ilk yapılması gerekenlerden biri aşı tereddüdünü gidermeye yönelik geliştirilen her stratejinin etkinliğinin ölçülmesini sağlamak ve hatta gerekirse bunun için standart ölçekler geliştirmek.
Kaynak: Bilim ve Teknik Dergisi