Ünlü psikiyatrist doktor Gülseren Budayıcıoğlu bu dönemde çok popüler. Kitapları dizilere uyarlanıyor ve geniş kitleler tarafından izleniyor. İzlenme rekorları kıran dizi, YouTube üzerinden de trendler listesine girmeyi başarıyor. Edindiği tecrübeleri kitaplarına aktaran yazarın, Aldatılma ve terk edilme konusunda yazdığı yazıyı aşağıdan okuyabilirsiniz.
İnsanlar neden aldatır?
Aldatma ve terk etme psikiyatrist olarak çalışmaya başladığım ilk yıllarda, yani bundan 25-30 yıl kadar önce (aslında artık geçmiş yıllardan söz ederken böyle kocaman sayılardan bahsetmek kadın olarak hiç hoşuma gitmiyor ama maalesef gerçek bu) sadece aldatılan kadınları dinlerdim. Göğsünden hançerlenmiş kadınlardı bunlar, böyle hisseder, klinikteki odamda uzun uzun ağlarlardı. Aldatılmanın insan üzerindeki etkisinin ölümden beter olduğunu o zamanlardan başlayarak ta içimde hissettirdi bana bu kadınlar.
Bu tür hikâyelerde en dikkatimi çeken şey, eşleri tarafından aldatılan bu kadınların “herkes yapar ama benim eşim asla yapmaz” diye düşünmeleriydi. Bu düşünce sadece onlara ait değildi, yakın çevreleri de böyle düşünüyordu. Ama bir gün aniden acı gerçek ortaya çıkınca tam bir şok yaşanıyor, bir de üstelik bu adamların ilişkilerinin pek de yeni olmadığı, uzun süren bir aşk ilişkisi yaşadıkları anlaşılıyordu.
Kocaları için yıllardır hiçbir fedakârlıktan kaçmayan, evlerine, çocuklarına çok düşkün bu kadınlar, nasıl bir ihanete uğradıklarını anlayınca beyinlerinden vurulmuşa dönüyorlar, uzun süre kendilerine gelemiyorlar ve doğal olarak mantıklı davranamıyorlardı.
Aldatan erkeklerin ise bir kısmı bu olay açığa çıkınca özür üstüne özür diliyor, kendilerini affettirmek için her yolu deniyor, ama bu arada eşlerinden de sevgililerinden de vazgeçemiyorlardı. .Bir kısım erkekler ise her türlü kanıta rağmen olayı reddediyor ve suçsuzlukları konusunda eşlerini ikna etmeye çalışıyorlardı. En acı olanı da, eşlerinin olaya gösterdiği öfkeye katlanamayan ve belki de bunu bahane edip hemen boşanma yoluna gidenlerdi.
Bunca yılın ardından hem aldatılmak hem de terk edilmek kadınları çılgına çeviriyor, hiç yapmayacakları şeyleri yaptırıyor ve eşlerinden intikam alabilmek uğruna bu kadınlar aslında kendi hayatlarını bir kere daha bu uğurda feda ediyorlardı.
Daha sonraki yıllarda senaryo değişmeye başladı. Artık aldatılan kocalar gelmeye başladı bana. Şimdilerde bu konuda tam bir eşitlik var, yani kadın da aldatıyor, erkek de. Peki ama neden? Aslında son yıllarda, özellikle büyük kentlerde insanlar kendi seçtikleri kişilerle evleniyorlar ve kadınların çoğu da iş güç sahibi olduğundan erkeklere mahküm değiller.
Ama yine de hem bizim ülkemizde hem de özellikle gelişmiş Batı Ülkelerinde bir yandan insanlar hızla boşanırken bir yandan da evli insanlar birbirlerini aldatmaya devam ediyorlar. Yani aldatmanın artık bütün dünyada hayatımızın bir parçası haline geldiği gerçeğini kabul etmemiz gerekiyor.
Erkekler yapısal olarak daha özgür varlıklardır. Evliliğin getirdiği sorumluluklar, iş, güç, çocuklar, aileler ve bunların getirdiği sorunlar bir süre sonra ruhlarında bir tutsaklık, istemedikleri bir bağımlılık duygusu uyandırır ve bir kısmı bu zincirden kurtulmanın, özgür olmanın yollarını ararlar. Üstelik evli olduğu halde başka kadınlarla ilişki kurmak, özellikle Doğu Toplumlarında pek de kınanacak bir şey olarak görülmemekte, hatta “erkeğin elinin kiri” diyerek olay küçültülmeye çalışılmaktadır.
Özgürlük genellikle toplumsal yasakların içinde gizlidir. Belki de eşlerinin tırnağı etmeyen bir başka kadınla yaşanan cinsellik, kendilerini özgür hissetmelerini sağlar. Bu tür ilişkilerden dolayı bir yandan kendilerini suçlu hissederken bir yandan da bu baskın duyguyu telafi etmek için ya eşlerine bol bol hediye alır, ya da onlara her zaman olduğundan daha kötü davranır, hatta öfke kusarlar. Çünkü içten içe bu suçu işlemelerinde yanlış olduğunu bilseler de eşlerini sorumlu tutar, ufak tefek olayları bahane ederek kendilerini rahatlatmaya çalışırlar. Bir süre sonra ise duygular yalama olur ve aldatma bu tür erkekler için gündelik bir alışkanlık haline gelir. Artık eşlerini aldatmanın bir yolunu bulamıyor, genç kadınları yatağa atamıyorlarsa sıkıntı başlar.
Bütün erkekler için durum aynı değildir. Bazı erkeğin doğası eşini aldatmaya uygun değildir. Aldatmayı kendi içinde bir erdemsizlik kabul eder ve her ne yaşanırsa yaşansın, eşini aldatmaz. Nesli çok azalmış da olsa, bu tür erkekler hala vardır.
Bazı erkekler ise sadece rahatlamak veya kendini biraz olsun özgür hissedebilme uğruna yapmaz bunu. Âşık olur. Yılların yıprattığı evlilik ilişkisine ihanet etmek değildir asıl amacı. Eğer yeterince güçlüyse bunu zaten kendisi açıklar ama bağımlı bir erkek hem aşık olur, hem bunu inkar eder ve hem kendini hem de bu iki kadını birden harcar. Sonuç üçlü bir mutsuzluktur.
Aldatma konusunda kadınlar genellikle erkeklerden çok farklı davranırlar. Bir erkeği yatağa atmak gibi bir düşünce genellikle evli kadınlarda pek yoktur. Onların derdi duygusal bir ilişki kurabilmektir. Kadınlar sevilmek, âşık olunmak, hayran olunmak, değerli bulunmak isterler. Özellikle eşlerinde bu tür doyumları bulamayan, sevildiğini, önemsendiğini hissedemeyen, duygusal açlık çeken kadınlar ihanet eder. Ayrıca daldan dala konmaz, kolay partner değiştirmez ve ne yaşarlarsa yaşasınlar, aldatan taraf olmanın acısını yüreklerinde hep hissederler. Hatta bu suçluluk duygusu bazen o kadar yoğun olur ki, tıpkı katilin olay yerine gelmesi gibi adeta kendi kendilerini ele verir ve böylece cezanın peşine düşerler.
Aldatılmak her ne kadar insanın yüreğine hançer gibi saplansa da, olaya her zaman serinkanlılıkla yaklaşılmalıdır. Yaşananlar yakınlarla değil, olaya tarafsız yaklaşabilecek bir psikologla paylaşılmalı ve konuya ilişkin kararlar hemen alınmamalıdır. Terapi seanslarında önce olaya duyulan yoğun duygusal tepkiler boşaltılmalı, daha sonra da yaşananların nedenleri üzerinde ayrıntılı bir çalışma yapılmalı, son karar ancak bundan sonra alınmalıdır çünkü ihanetin acısıyla alınan kararlar genellikle karşı tarafı cezalandırmaya yönelik olsa da hiç hak etmediği halde ihanete uğrayan kişiyi cezalandırır.
Ayrıca ihanete uğrayan kişiler bu tür olayları kendilerine yönelik bir aşağılama, beğenilmeme, reddedilme gibi değerlendirmemeli, hayatta yaşanan her şeyde olduğu gibi burada da farkındalıklarını arttırmaya gayret etmeli ve bu acı olayda bile gelişmenin ve bir daha aldatılmamanın yollarını aramalıdırlar.
Eğer karşı taraf farklı psikolojik sorunları nedeniyle aldatma eğiliminde biriyse, aldatılmamak mümkün değildir ancak evlilik öncesi yapılan arkadaşlıklarda bu konuya özen gösterilmeli ve ufak tefek olaylar bile ciddiye alınmalıdır çünkü bir insan bir şeyi bir kere yapıyorsa bunu tekrar yapma olasılığı çok yüksektir.
Ancak yine de insanların bu konuda dikkat etmeleri gereken bazı önemli noktalar vardır. Öncelikle ister arkadaşlık ister evlilik olsun, kişiler karşı tarafla olan ilişkilerine her zaman özen göstermeli, kendileri kadar karşı tarafın duygularını ve ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurmalı, çok vermemeli, kendilerine ve karşı tarafa olan saygılarını kaybetmemeye çalışmalı ve ne olursa olsun başlarını dik tutmalıdırlar. İlişki uğruna yapılan büyük fedakârlıklar her zaman çok tehlikelidir. Hep vermek ve hep haklı olmak yerine hayatı paylaşmayı öneriyorum sizlere çünkü haklı olan kazansaydı, bu gün çok farklı bir dünyada yaşıyor olacaktık. Zaten doğada haklılık veya haksızlık diye bir yasa yok, kazanan ve kaybeden var. Kazanan taraf olabilmeniz dileğiyle
Vodafone Her Şey Yanımda Pazaryeri, Vodafone'un mobil uygulaması "Her Şey Yanımda" üzerinden sunulan bir dijital…
Atopi Nedir? Atopik Hastalıklar Nelerdir? Atopi, genetik yatkınlık sonucu vücudun çevresel alerjenlere aşırı tepki vermesi…
Bugün Dünya Çocuk Hakları Günü! Bu özel gün, 1989 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından…
E Vitamini Nasıl Kullanılır? Cilt bakımında E vitamininin kullanımı merak ediliyor. Bu vitaminin cilde olan…
Düşüşlerim fazla isimli şarkısıyla listelerde ilk sıralarda yer almayı başaran ve merak edilen isimlerden biri…
Gibi dizisinin yeni sezonunda Valkabit isimli bir bölüm eklendi ve hemen izlemek için herkes Exxen…