İstanbul sözleşmesi son zamanlarda çokça duyulan bir şey. Kadına şiddetin önlenmesiyle adının anıldığını hepimiz biliyoruz. Peki, İstanbul Sözleşmesinin 6284 özelinde tartışmalı maddeleri ve bu maddelerin faydaları veya zararları neler? Ne zaman ve kimler tarafından imzalanmıştır? İstanbul Sözleşmesini iptal etmek kolay mı?
İstanbul Sözleşmesi, 1 Ağustos 2014 itibarıyla Türkiye’de resmen yürürlüğe girmiştir. Bu sözleşme, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetle mücadele etmek amacı ile 11 Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya sunulan bir Avrupa Konseyi sözleşmesidir. Mart 2019 tarihinde toplam 46 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanmıştır. Türkiye ise 12 Mart 2012’de sözleşmeyi onaylayan ilk ülkedir.
Türkiye’den sonra 2013-2015 yılları arasında 18 ülke (Andorra, Arnavutluk, Avusturya, Bosna-Hersek, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İspanya, İsveç, İtalya, Karadağ, Malta, Monako, Polonya, Portekiz, Sırbistan, Slovenya) bu sözleşmeyi kabul etmiştir. Sözleşmeyi her ülke adına Dış işleri Bakanları imzaladığı için Türkiye adına da o zamanın Dışişleri Bakanı olan Ahmet Davutoğlu imzalamıştır. TBMM Genel Kurulu’na gelen İstanbul Sözleşmesi, 14 Mart 2012’de AKP, CHP, MHP ve BDP’nin oybirliğiyle 246 kabul ve sıfır ret oyuyla Meclis’te onaylandı.
Bu sözleşme ile çıkarılan 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanuna göre devlet, şiddet gördüğü şikayeti bulunan kadına, istediği takdirde çocuklarıyla birlikte barınma imkanı sağlıyor. Süreç sona erene kadar da maddi destek sağlıyor. İş değişikliği ve hatta kimlik değişikliği bilet talep ederse yardımcı oluyor. Şiddet uygulayan kişi için de en az bir ay süresince uzaklaştırma kararı veriliyor.
İddialara göre Sözleşmenin getirdiği 6284 Sayılı Kanundaki şiddet tanımı muallak görülüyor. Şiddet görme ihtimalini andıran sözlü bir şey dahi her şey fiziksel şiddetle eşdeğer tutuluyor. Bu da fiziksel bir şiddet olmadığı halde dahi şiddet uygulandığı bildirilerek yetkililerle irtibata geçip ilgili şüpheli (baba, eş, abi) polis ile kolayca evinden alınıyor. Bu durum da herhangi bir fiziksel şiddet veya tehdidin dahi olmadığı durumlarda, aile arasındaki en küçük anlaşmazlık adli bir vakaya dönüşebiliyor. Devlet bu şekilde evdeki mahrem alana girerek evin erkeğini suçlu görüyor. Bu durumun da pek sağlıklı sonuçları olmadığı medyaya yansıyan haberlerden görülüyor.
Boşanmış İnsanlar ve Aile Platformu (BİA Platformu) ve diğer faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları ve aydınlar tarafından yapılan çalışmalar sonucunda, boşanma sayılarının çok hızlı arttığına dikkat çekiliyor ve bu durumunda da “İstanbul Sözleşmesi”nin payının büyük olduğuna dikkat çekiliyor.
Medyada duyulduğu üzere bazı kesimlerin İstanbul Sözleşmesinin iptal edilmesini isteklerinden biri de eşcinsel evliliklerin meşrulaştırılmaya çalışılması iddia ediliyor. Sözleşmenin, eşcinsel evliliklere yasal dayanak getirmeyi hedeflediği iddia ediliyor ve sözleşmenin iptal edilmesi isteniyor. Sözleşmede yer alan “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” kavramı sayesinde Türkiye’de LGBT lobilerinin rahatça çalıştığı ve faaliyet gösterildiği iddia ediliyor.